14 Ocak 2014 Salı

Hamdi Koç - Çıplak ve Yalnız



Çıplak ve Yalnız

"Küçük ve yalnız" olduğunu sanan bir kahramanın "büyük ve kanlı" bir geçmişe yaptığı yolculuk…

Amcam ölünce ilk bana haber verdiler. İnanmadım. Olmaz öyle şey, dedim. Oldu valla, dediler, amcan öldü. Ya tabii ki ölmüştür, ayrı konu, ama ilk bana haber verdiğinize inanmıyorum, dedim. İnan, dediler, ilk sana haber verdik. Sustum ve benimle konuşan nefesin arkasındaki boşluğu dinledim. Yalan olsa bir hışırtısı, bir kıpırtısı, bir şeysi mutlaka duyulurdu. Doğru söylüyorlardı. Cidden amcam ölmüştü ve ilk bana haber veriyorlardı. Çok duygulandım. Hayatımda ilk kez bir konuda ilk akla gelen isim oluyordum. Peki, dedim, teşekkür ederim. Gururum okşandı. Bunu hiç unutmayacağım. Ayrıca hepimizin başı sağ olsun. Ölenle ölünmez. Allah geride kalanlara sabır filan. Ben müsaadenizle gidip biraz ağlayayım.
İyi geceler.
Telefonu kapattım.

Çıplak ve Yalnız son sayfasına dek elinizden bırakamayacağınız sarsıcı bir roman.

www.dr.com.tr


Tanıtımında söylendiği kadar sarsıcı bir roman değildi.Konusu da kurgusu da hoşuma gitmese de elimden bırakamadım. Neden bilmem , okudukça okuyasım geldi , hani bazen koparsınız ya konudan yok, tekrarlar olmasına rağmen, sonra düşününce saçma bulmama rağmen kopamadan okudum.

Dediğim gibi, kurgudan hoşlanmadım , ancak yazarın kelime oyunları beni sanırım kitaba bağladı.

Okudum ,  okuduklarım aklımda yer etti, karakterleri ile tanışmış gibi oldum, hem sevmedim hem de nasıl bu kadar yer etti be de  bilemedim :)


9 Ocak 2014 Perşembe

Hakan GÜNDAY - Daha



Daha

Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.

"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiyedir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğuda, ayakkabılı olanı Batıda ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…"
(Tanıtım Bülteninden) www.dr.com.tr 

Hakan Günday ile " AZ" da tanıştık. Ben beğenilerimi dile getirdiğimde arkadaşlarım diğer kitaplarını önerdiler. Derken  "Daha"  geldi.Az'ı okuyanlar bilirler bıraktığı etkiyi.Daha'sı mı olacak diye düşüncelerle başladım okumaya..

Gaza , hayatı tam da hayat okulunda öğreniyor. Esneklik yok onun hayatında tamtamına gerçekler var. Konusu tanıtımlarda çokça anlatıldı.Ben de okuduğum an sıcağı sıcağına yazamadım, aslında yazmak istediklerim vardı not almıştım.Şimdi de  tam ifade edemem korkusu ile yazmayacağım.

Son olarak diyebileceğim şu, Daha 'sı varmış evet .Hakan Günday bu kitapta yazdıkları ile insan denen  varlığın  hissedebilecekleri , yaşanmışlıkları ve doğası gereği olabilecek bencilliklerini ,bu bencilliğin insana yaptırabileceklerini  tokat gibi vuruyor yüzümüze.Ben öyle hissettim.Bir tokat yedim, kendime gelmeye çabalıyorum :)

keyifli okumalar herkese..