28 Ekim 2010 Perşembe

karanlık ve Cumhuriyet'in aydınlığı

Yer gök karardı, yağmur sanki hıncını alırcasına vuruyor camlara , insanlar ıslak,  insanlar karanlığı yararcasına koşuyorlar.
İçimde bir aydınlık , Cumhuriyet arifesindeyim, Atam'ın sesi kulaklarımda arşivlerden yeni çıkartılmış.Ses eşliğinde  Cumhuriyeti planlıyoruz sanki bugün, şu karanlığa inat aydınlığa çıkıyor ellerimiz , zihinlerimiz .
Yağmur  varsın yağsın, berekettir, temizliktir.
Tarihimizde önemli birgün bugün , ne mutlu Türküm diyene !
Cumhuriyeti biz kurduk onu yaşatacak ve yüceltecek olan sizlerisiniz demiş Atam , elbette koruyacağız , yaşatacağız ve yükselteceğiz , damarlarımızda  kanımız aktıkça .

19 Ekim 2010 Salı

Görünmeyen - Paul AUSTER

Görünmeyen , yazarın okuduğum ikinci kitabıdır.
Roman dört bölümden oluşuyor , ilk bölüm 1967 yılında  Colombia Üniversitesinde öğrenim gören Adam Walker'in  bir partide Born ve Margot ile tanışması ile başlıyor ve birinci tekil şahıs tarafından anlatılıyor.Born , iyi giyimli , ilginç fikirlere sahip bir profösör ilk bakışta .Margot gizemli .Born ,Adam'a iş teklif ediyor ve ilişkileri başlıyor .Adam çiftin  ilk yemek davetine  gittiğinde Born ve Margot hakkında daha geniş bilgi sahibi oluyoruz .
İkinci bölüm ,Adam'ın eski okul arkadaşı Jim tarafından yazılıyor , ikinci tekil şahıs dili ile anlatılıyor.Yaz isminin verildiği bu bölümde Adam'ın ailesi yaşadıkları dram ve ablası Gwyn ile yakınlaşması, enseste dönen ilişkileri anlatılıyor.
Sonbahar adlı üçüncü bölüm ,Adam'ın notlarının Jim tarafından derlenmiş hali ve üçüncü tekil şahsa devrediyor anlatımı.Bu bölümde Adam, Born , Margot ve Born'un üvey kızı Cecilie'nin katılımı ile bu ilişki karmaşası içinde sona yaklaşıyoruz.
Sona gelindiğinde, Adam yaşamıyor tüm gerçek Gwyn ile Jim 'in görüşmesi, Cecilie'in gülükleri . Gerçek neydi ?
Gerçek okuyucuya kalmış.
Bu romanda tüm bilinenler bilinmez oluyor , okuduğunuzda kötü ve ahlakdışı diye nitelendirdikleriniz normal gibi görünüyor.
Görünmeyen , yazar, kitabın kahramanları belki de siz okurlarsınız .

18 Ekim 2010 Pazartesi

Şah & Sultan - İskender PALA


Tutku…

Güzellik…

Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.

Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.

Çaldıran...

Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.

Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?

Kızılbaşlık!

Sünnilik!

İktidar hırsı.

Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!

Korku? Ya o?

Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.

Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.

Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.

Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.

Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.

Ve işte bir kez daha aşk!

Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.

Şah ve Sultan…

Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.

Masal kadar gerçek.

Büyüleyici olduğu kadar umut verici.

Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.

İskender Pala’dan…



14 Ekim 2010 Perşembe

Okulda Teftiş gören İrem :)

Okullarda teftiş de değişmiş.Biz ilkokul sıralarında iken öğretmenimizden çekinirdik ,müdürümüzden korkar aynı dozda saygı duyardık , müfettişin adını duymamız bile  saklanmamıza  sebep olurdu .
İrem ile her akşam anne-kız sohbetlerimiz oluyor.Dün akşam da son anda aklına geldi " aa anneee bugün değişik birşey oldu " ben meraklı eeeee ??
sınıfımıza müfettiş geldi.Ama önce bizi kandırdı, yeni öğretmeniniz benim sizi bol bol gezdireceğim, lunaparka , hayvanat bahçesine, uzaya götüreceğim dedi.İsmi Gizli. bize sorular sordu, hepsini bildik, şimdi siz sorun dedi, bizim sorduklarımızın sadece 1 tanesini doğru bildi.
İrem bu olayı o kadar  neşe ve heyecan içinde anlattı ki , bay Gizli 'yi çok sevmişler .
Çocuk eğitiminde alınan yol müfettişlere de yansımış korkunç bilmiş insanlar yerine çocukların seviyesine inebilen arkadaş Bay Gizli 'ler gelmiş, çok sevindirici , olumlu bir gelişme olarak işlendi günlük sohbetimize.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Orhan PAMUK- Manzaradan Parçalar

Orhan Pamuk okuyorum.Manzaradan parçalar .. Roman değil derlemelerden oluşuyor.Bal tadında yine..
arka kapaktan ;

Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapışı, yaz gecesi bir sivrisineğin hareketleri ve Boğaz gemileri hakkındaki gözlemleri gibi büyük bir manzaranın parçası olarak dikkatle işleniyor. Pamuk İstanbul’dan, Adalar’dan, New York’tan, Venedik ya da Kalküta’dan söz ederken yaptığı gibi, kendi suçluluk duygularından, rüyalarından, eski berberlerden ya da çocukluğunda sokaklarda atıştırdığı şeylerden de bütün dikkatiyle hikâyeler çıkarıyor. Konu ister Binbir Gece Masalları, ister Dostoyevski’nin romanları, ister eski ressamlar, ister Selimiye Camii olsun, Pamuk gözlemlerini, duygularını sıralarken akılda sevdiğimiz bir hikâyecinin tanıdık ve unutulmaz sesi kalıyor.


Tıraş olmaktan asansöre binmeye, dünyayı çocuk gibi seyretmekten deprem endişelerimize, trafik ve dinden eski yangınlar ve yıkımlara uzanan bu kitap, Orhan Pamuk’un gözünden bakıldığında dünyanın ne kadar ilginç ve yeni olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.

Yazdıkları ile içiçe geçen hayatını da okuyucuya sunmuş yazar, etkilendiği kitaplar, hayatlar , sevmedikleri , sanat, edebiyat harman olmuş..Bu iş yoğunluğum , boğaz ağrılarım ile ben de harman olmuş vaziyetteyim ama okuyorum zevk ve istekle..
Kitabın kapak resmi , Orhan Pamuk Kar kitabı için gittiği Kars'ta bir çocuk ile konuşma esnasında çekilen bir fotoğraf.
Bu arada itiraf edeyim , Kar 'ı okuyamamış yarım bırakmıştım, bazı kitapların zamanı olduğuna inanıyorum.Sanırım yeniden elime alma zamanı gelmiş, yazarların olduğu kadar okurların da bir olma zamanı var sanırım :)