15 Kasım 2012 Perşembe

imza:kızın

imza :kızın 

evet yeni bir kitap tanıtımı ile buradayım , bu kez farklı ve sevindirici yanı kitaba bir yazım ile katkıda bulunmuş olmam :)

Bu projeyi bloglar aracılığı ile öğrenmiş ,  kabuk bağlamayan bir yaramı  kanatmak için kalem kağıda sarılmıştım.

Babamıza mektup yazacaktık, babam sevgili babam , rüyalarımda , hayallerimde ,kalbimde yaşattığım babama karşımda olsaydı söylemek istediklerimi yazdım.
İkinci kez okuyamadım, yazdım , gönderdim.

Şimdi okuma sırası sizde ;)

114  baba ile yüzleşeceğimiz bu kitap bugünden itibaren raflarda.Geliri YEKÜV ' e bağışlanacak.

Ve tabii bu işe gönül koyan , emeklerini esirgemeyen ;
Banu Özkan Tozluyurt , Selgin GB  ve Esra Aylin Akalın  'a  sonsuz teşekkürler.
Kendileri 24 Kasım günü TÜYAP kitap fuarında Yitik Ülke standında olacaklar , orada olmayı ve kendileri ile tanışmayı çok isterdim.Umarım İzmir Kitap Fuarı'na katılımları gerçekleşir :)




Arka Kapak

Kızlarından babalarına mektup var!
Çok özel kızlardan çok özel babalarına...

Babalar ve kızları arasındaki o çok özel, kızların tüm yaşamlarındaki en önemli düğümlerden biri olan ilişkiyi, kızları babalarına mektup yazarak anlattılar. Bir zamanlar babalarının küçük kızları olan üç kadın 'Hadi' dedi ve çeşitli yaşlardan, farklı kesimlerden, ayrı görüşlerden yüz küsur kadın kâğıdı kalemi eline alıp yaşamlarındaki ilk erkeğe, babalarına yazdıkları bir sayfa mektupla onların kendileri için ne kadar önemli olduğunu tüm yalınlığıyla ortaya koydular. Kimi 'Babam keşke hayatta olsaydı' diye iç geçirirken kimi 'Zamanında keşke yan yana dururken daha fazla anlatıp birbirimizi dinleyebilseydik' diyordu. Bu hayata hazırlanırken babası kimine güçlü bir dayanak olmuştu, kimisi içinse babası hatırlanması bile sonsuz acılar veren, en ufak tereddüt duymaksızın küçük kızını terk edip gitmiş bir adamdı.
Bir bakıma hepsi için tek bir gerçek vardı: içlerindeki küçük kız çocuğu salıncakla gökyüzüne doğru yükselip saçları rüzgârla savrulurken arkasında durup onu sallayan adamın güçlü kollarının öne doğru her gidişte kendisini daha yükseğe çıkaracağından emin olmak, salıncaktan inerken bir yeri incinmesin diye elini tuttuğunda onun avucunun sıcaklığını hissetmek istiyorlardı.
Geliri 21.Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) kanalıyla, çocukların eğitimi için bağışlanacak olan bu kitap, belki de daha önce ortaya konmamış "nasıl bir kız babası" olunacağının bir kılavuzu niteliğinde.


13 Kasım 2012 Salı

Pascal Mercier - Lizbon'a Gece Treni

Arka Kapak

Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius lisede ders sırasında ansızın sınıftan çıkar, duyduğu Portekizce bir kelimenin büyüsüne kapılarak yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizli'nin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Lizbon'a doğru trenle yola çıkar. Tesadüfen eline geçen ve Prado'nun, hayat, aşk, yalnızlık, arkadaşlık, ölümlülük ve ölümle ilgili notlarının bulunduğu kitabın etkisinden çıkamayan Gregorius, dilini bilmediği, ilk kez gittiği bu yabancı ülkede ve bu olağanüstü yolculuğu sırasında Prado'nun hayatının değişik evrelerinde yer almış insanlarla bir araya gelip onun farklı söylencelerle dokunmuş hikâyesinin derinlerine iner. Bir yandan da kendi içsel yolculuğunu sürdüren Gregorius, Diktatör Salazar'a karşı savaşmış Amadeu Prado'nun kişiliğinde kendine ve insana ilişkin pek çok sorunun yanıtını ararken, bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliğine de karşı koyamayacaktır. Lizbon'a Gece Treni, sadece Avrupa'dan değil, kendi zihnimizden ve ruhumuzdan da geçen ve dönüşü belli olmayan bir yolculuğun çok sesli, unutulmaz romanı.

Benim yorumum ;

Bu kitabı pek çok blog arkadaşımda görmüştüm.Özellikle Gülşah'ın  kitabı okurken yaptığı paylaşımların cazibesine kapıldım ve  sırada beklemekte olan kitapları bırakıp Lizbon'a Gece Treni'ni okumaya başladım ..

Az önce bittiğinde , iyi ki okumuşum dedim.Çok beğendim.Okuduklarımdan notlar almak pek adetim değildir.Ancak  Prado 'nun yazdıkları arasında öyle cümleler  var ki , unutmasam dediğim..Dolayısıyla  belki de ilk kez bu kadar çok not almışımdır.
ve tabii Gregorius gibi bilmediğim bir şehirde bilmediğim bir dille konuşulduğunu düşünüp,kendimi onun yerine  koyup düşüncelere de daldım.ki bu kitap okumanın en keyifli yanlarındandır ;)

Kitaptan etkilendiğim kısımları da sizlerle paylaşmak istiyorum.;

sf:27-28  Gregorius 'un Prado 'nun kitabında portresini incelediği anlar ,  "ilk tanışma.."

sf:29  Gregorius 'un  telefonu açmadan onu arayanlara yüksek sesle verdiği cevap.." ilk başkaldırı " sizin Mundus'unuz değilim dediği an.

sf:148  Peder 'in Prado'nun vedasından sonraki hisleri " Prado'yu tanımaya başlıyoruz"

sf:189  ... Numarayı çevirirken ,bir kayanın ucundan boşluğa atlarmış gibi hissetmişti kendini....

sf:190-191  Prado'nun kitabından alıntı Ölümün Akıl Karıştıran Gölgeleri .." Jorge ile ilk tanışma ve o ölüm korkusu ile ilgili  müthiş anlatım " 

sf:202  ... Hayat yaşadığımız şey değildir ; hayat yaşadığımızı hayal ettiğimiz şeydir , yazıyordu Prado...

sf:249  Prado ve babasının mektuplaşmalarından alıntılar ve Peder 'in  şu tasviri :  Amedeu bir kitap okuduğunda daha sonra o kitabın harfleri kalmaz.

sf: 287 Prado'nun  annesine yazdığı son paragraf

sf :325 ne demişti Prado ? " Ruh söz konusu olduğunda elimizde pek bir şey yoktur."









8 Kasım 2012 Perşembe



Arka Kapak Yazısı:
"..Sevdiklerimin yüzlerine düşen gölgelerin yarattığı değişik lekelere bakıp, anlamlarını okuyorum gizlice. Neler olacağına dair bir his kaplıyor içimi. Gördüklerimi kimselere anlatmıyorum. Bir ben biliyorum..."

"Saklanan bir çocuk, yıllarca gizlenmiş bir melek, kaybedenlere adres soran bir kayıp, hatırlarını ütüleyen bir ev hanımı, şiirlerini unutmuş bir şair, tüm suretlerini yok etmiş bir kadın, yüzlerdeki gölgeleri okuyan bir adam, falında çıkan kadını bekleyen bir talihsiz, bir rüya koleksiyoncusu, kuyruklu yıldız bekleyen bir genç, içinden tren sesleri geçen bir korkak, adresini şaşırmış bir mektup, evlerinde gönüllü hapis insanlar, dikenli teller, menekşeler, ağaçlara tırmanan hayaletler, unutulmuş çocuklar, karamel kokan bir ada... Bunların öykülerini sahici bir idlle, eskimiş fotoğrafları anımsar gibi anlatıyor Deniz Moralıgil" Aydın Şimşek


Kitap tanıtımının tanıtımı için yazdım bu postu.
Severek takip ettiğim Vladimir'in Derdi isimli blog yazarı arkadaşımızın  kitabıdır.
Paylaşmak istedim..