Elmas da sargılı kollarını bebeğe
uzatmıştı. Canını yakmaktan korkarak usulca bırakmıştı Bayram, oğlunu Elmas’ın
kucağına. Şimdi burun burunaydılar Elmas’la Öksüz. Bir dişi hayvanla yavrusu
gibi koklaşıyor, burunlarını birbirine sürütüyor, birbirlerinin boynuna
gömülüyor ve tuhaf mırıltılar çıkartıyorlardı. Bebenin küçük elleri, Elmas’ın
saçlarında, Elmas’ın dudakları bebenin yüzünde dolaşıyordu. Elmas, ne diğer
hastaları ziyaret edenlerden ne de Bayram’dan hiç utanmadan, hiç gocunmadan,
memesini çıkarıp bebenin ağzına vermişti. Bebek mutlu bir kedi yavrusu gibi
guruldayarak şapır şupur emiyordu süt akıtmayan, kuru memeyi. Kadınla çocuk
birbirleriyle iç içe geçmiş, tek vücut olmuş gibiydiler.
Köprü… Olağanüstü bir bürokratın, otuz
yıl bekledikten sonra kavuşulan bir köprünün ve doğunun töreye teslim olmuş insanların
öyküsü. Ayşe Kulin’in kaleminden.
*********************************************************************************
Nefes Nefese
Tarihi ve güncel gerçekleri kurguyla harmanlamaktaki ustalığı
ile bilinen Ayşe Kulin, Nefes Nefese adlı bu romanında okurlarına bir kez daha
dünyanın farklı bir yüzünü aktarıyor, İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan bir
öykü Nefes Nefese. Avrupayı kasıp kavuran ve tarihin en acımasız gerçeklerinden
biri olan Nazizmi, dönemin Türk diplomasisinin korumaya özen gösterdiği ince
dengeyi ele alırken, bu tarihi planın ön yüzünde de Osmanlı vezirlerinden
birinin kızıyla evlendiği Yahudi gencin aşkını ve kaçışını da dile getiriyor.
Son dönemlerde yazılmış, bireylerin tarihi ile
insanlığın tarihi arasındaki o kaçınılmaz kesişime ışık tutan en önemli
romanlardan biri olan Nefes Nefese, usta bir yazarın başyapıtları arasında yer
almaşım da haklı çıkartıyor böylece. Her zamanki sürükleyici anlatımı ve
ustalıklı kurgusuyla Ayşe Kulin bir kez daha, okurlarının gösterdiği ilginin
nedenini açıklamış oluyor.
*********************************************************************************************
Kardelenler
Yazar Ayşe Kulin, Anadolu’nun uzak köşelerinde
yaşayan bu kızların en küçüğünden üniversite öğrencisine kadar bir çoğuyla tek
tek görüşerek, zor yaşam koşullarına tanık olarak, onların duygularını,
beklenti ve umutlarını sizlere aktarmaya çalıştı.Bu kitap, yazarın
izlenimlerinin kısa bir özetidir, sadece.Kimbilir, belki bu ilginç yaşamları
öğrencilerin kendi kalemlerinden bire bir okumamız da mümkün olur günün birinde.
*********************************************************************************
Güneşe Dön Yüzünü
Sami Bey’in ruhu bana mısın demiyordu ipil
ipil yağan yağmura. Bir Fatih’e iniyor, bir gençliğine gidip Kumkapı
sahillerinden karpuz kabuklarının yüzdüğü kristal denize atıyordu kendini, bir
Perşembe Pazarı’ndaki hurdacı dükkânına, yeni yeni para kazanmaya başladığı
günlere dönüyordu.
Ama en
büyük huzuru ilk karısının yanına vardığında duyuyordu. Önünde dilimlenmiş
domatesi, kavunu, beyaz peyniri, karşısında yokluğuna alışamadığı ilk aşkı,
karısı, buğulu ılık sesiyle ‘koklasam saçlarını bu gece taa fecre kadar’ı
okuyordu… Çocuklarının doğumu… onları Florya’ya denize sokmaya götürdükleri
günler… okula başlayışları… sonra bir hançer saplanıyordu göğsüne, karısının
tabutunun arkasından yürüyordu ağır ağır. Gözyaşları sel gibi düşüyordu
yanaklarına. Güneşe Dön Yüzünü 1940’lardan 80’lere Türkiye’nin panoramasını çiziyor.
*********************************************************************************
İçimde kızıl
bir gül gibi
Gri kanatlı kuşlar, çığlık çığlığa
martılar, beyaz köpüklere değerek geçip gidiyorlardı, tuzlu denize kanat vura
vura. Minareleri kurşunkalemler gibi gökyüzüne uzanan camilerin avlularında
itişip kakışıyordu. Darıya üşüşen ak güvercinler. Kulaklarımda bir ses…
Gözlerimin önünde tahtaları eskimiş panjurlarıyla cumbalı evler, yaşlı çınarlar
ve bir ceviz ağacı.
Koparmış
ipini eski kayıklar gibi yüzer kışın sabaha karşı rüzgarda tahta cumbalar ve
bir sac mangalın küllerinde uyanır uykudan büyük İstanbul’um. İstanbul’da
uyanmak istiyordum. İstanbul’la beraber uyanmak istiyordum ben de Nazım gibi.
Benim bulunduğum şehirde tepe yoktu. Mavi bir deniz yoktu. Rast peşrevi yoktu
havada, Boğaziçi suları gibi akan… Bana doğduğum şehri çağrıştıran hiçbir şey
yoktu Londra’da. Sadece Nazım’ın dizeleri vardı elimde, beni şehrime uçuran.
İçimde Kızıl Bir Gül Gibi, usta bir yazarın ustası saydığı bir yazara ödediği
gönül borcu. Edebiyatının ve yaşamın sürekliliğine ilişkin zarif bir metin…
*********************************************************************************
Babama
Tüm çocuklarına dünyanın Babalı çocuklar
dilerim, Doyasıya yaşayabilsinler diye Çocukluklarını. Doyasıya efelensinler
diye Komşu çocuklarına. Değil mi ki Benim babam senin baban döver Eve gelince,
Varsın sapanla kırılsın camlar Tırmansınlar elma dallarına Gönüllerince. Ayşe
Kulin’den babasına 80. yaş günü armağanı.
*********************************************************************************
Geniş zamanlar
“İtiraf etmek istediğin başka yalanların da var
mı?” diye sordu Ahmet. Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak, “Ben sana
hiç yalan söylemedim,” dedim. “Ablanın ablan, yeğeninin yeğenin, evinin de asıl
evin olmadığını şimdi öğreniyorum ve sen bana, ‘sana yalan söylemedim,’
diyebiliyorsun.” “Orası benim evimdi, ben orada büyüdüm,” dedim. Sesim zar zor
duyuluyordu. İçimde giderek büyüyen bir canavar vardı. Canımı acıtan canavar,
sanki birden göğsümden fırlayıp pat diye kucağıma düşecekti. Öyle derdi o, yani
ablam, “Yalan giderek büyüyen bir canavara dönüşür, dallanır budaklanır içinden
taşar… Sakın yalan söyleme.”
*********************************************************************************
Foto Sabah Resimleri
”Adı: Aylin” ve ”Geniş Zamanlar” adlı
kitapların yazarı Ayşe Kulin’in 1995 Haldun Taner ve 1996 Sait Faik Öykü Ödülü
birinciliklerini kazanan kitabını okurlarımıza sunuyoruz…
O çok uzaklarda kalmış, artık unutulup
gitmiş geçmişin sızısını yüreğinde duyumsayan herkes için…
‘… Foto Sabah Resimleri’ni okumanızı
dilerim. Gerçekten başarılı bir hikayeci ile karşı karşıyayız.” Fethi NACİ
”Kulin, yaşamın ölmüş dokularından değil; değişen, yenilenen dinamik
yanlarından çıkartıyor öykülerini. Bunu yaparken karmaşıklığa ya da basitliğe
düşmemeye özen gösteriyor; kadınsı duyarlıkları öne çıkarırken, şiirli, yalın,
lirik anlatımıyla duru, senfonik bir söyleşiye uzanıyor.”
*********************************************************************************
Bir
Gün
Biz, iç içe büyüyen, iç içe yaşayan, birbirine
benzeyen, kavgacı, hırçın ve inatçı, şefkatli, sevecen ve yürekli, sonsuz
verici ve can alıcı, gözü kara, kurnaz, hain, aynı anda çileli, masum ve
çocuksu biz! Biz, aynı toprağın çocukları.Yazar Ayşe Kulin, Bir Gün’de herkesin
payına düşmüş bir kabusun öyküsünü ele alıyor.
Güneydoğu’da
yaşananlar iki kadının penceresinden olduğu kadar, iki tarafın, iki yaşamın,
iki ucun da yaşamından kesitlerle göz önüne seriliyor. Uzun yılların öyküsüyle
bir gün içinde hesaplaşmak zordur kuşkusuz, bir gün belki yetersiz bir zaman.
Ama bir gün bir başlangıç olabilir. Bir Gün, bu başlangıcın arandığı bir roman.
*********************************************************************************
Türkan Tek ve
Tek Başına
Bir ülkeden cüzamı kovdu. Türk, Kürt,
Süryani demeden, kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladı, ışık
tuttu yollarına.
Hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gâvurluğu kaldı
ne Kürtçülüğü, ne komünistliği. Ömrünün son döneminde de darbeci yerine kondu.
Umurunda bile olmadı.
Çünkü
o sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimdi. Hayatı boyunca tek isteği,
iyi ve dürüst bir insan olmaktı.
“Bütün işlerimi tamamladım. Konser gecesini de atlattıktan sonra, kemoterapiyi
kestireceğim. Yolcu yolunda gerek!
*********************************************************************************
Gece Sesleri
Çağdaş Türk edebiyatının en sevilen, en
çok okunan yazarlarından biri olan Ayşe Kulin, Gece Seslerinde kapalı bir
yapısı olan Anadolulu Türk ailesinin gizlerini kurcalıyor. Egeli büyük bir
ailenin kuşaklardır içinde gizlediği sırların peşinde akan bu roman, şaşırtıcı
olay akışıyla olduğu kadar ustalıklı kurgusuyla da okuru nefes kesen bir
serüvene sürüklüyor. Özünde bir ana-kız romanı olan Gece Sesleri, bir yandan
ailenin bu çok tartışmalı ilişkisini gözler önüne sererken, bir yandan da Türk
toplumunun yaşadığı derin sarsıntıları dile getiriyor.
Yakın tarihin simalarını ve tarihini
kurguyla gerçekliği en mükemmel biçimde harmanlayarak ele alan Ayşe Kulin, Gece
Seslerinde de yüz binleri bulan okurları için neden vazgeçilmez bir yazar
olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
*********************************************************************************
Umut
Osmanlı nın gözdesi Bosna bir imza ile
elden çıkarken, Kulin ailesi Bosna dan İstanbul a göç ediyor, çöken
imparatorluğun son maliye nazırı Ahmet Reşat sürgüne gidiyordu. Sabahat ile
Aram ın aşkı ise tehcir olaylarının acısına yenik düşmeyecekti. Yeni bir
cumhuriyet, yeni bir şehir ve yeni bir yuva kurulurken hayat hep akan bir suydu
Sitare, Muhittin ve herkes için…
Savaşlar, yıkımlar, sürgünlerin ardından
Umut geliyor. Umut “Hayat Akan Bir Sudur” da Kulin, Veda ile başladığı Osmanlı
ailelerinin yaşamına, bu kez de Cumhuriyetin yeni kurulmakta olduğu sancılı
yıllarda tanıklık ediyor. Akıp gitmekte olan günlük hayat derinden değişmekte,
bu değişim aşklara, dostluklara, aile ilişkilerine, her şeye yansımaktadır.
Ayşe Kulin, bir kez daha okurlarına ellerinden bırakamayacakları, okuyup
bitirdikten sonra anılarına katacakları bir armağan sunuyor.
*********************************************************************************
Veda
Ayşe Kulin, Osmanlı împanıtorluğu nun
son günlerinde, işgal altındaki İstanbul da bir konakta yaşananları anlatıyor
bu kez. Son Maliye Nazın ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda.
çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Millicİler arasında sıkışan
o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor.
Ayşe Külin in her zamanki ustalıklı ve
sürükleyici üslubu ile okurlarının elinden bırakamayacakları bir kitap bu.
Günümüz Türk edebiyatında neredeyse eşsiz olan, biyografik veriler ile roman
tekniğini birleştirmekteki ustalığını bir kez daha sergileyen Kulin, bu kez bir
İstanbul öyküsü ile bir İmparatorluk tarihini birlikte ele alıyor.
*********************************************************************************
Füreya
Birden çocuklardan biri bağırdı “Şuraya
bakın, iki kuş öpüşüyorlar!” Füreya iskelenin üzerindeydi. Güçlükle arkasını
dönerek, aşağıda cıvıldayıp duran çocuklara baktı. “Hanginiz söyledi bunu?”
diye seslendi. Sıska bir oğlan öne çıktı. “Ben!” dedi. “Kuş mu gördün orada?”
“Evet.” Füreya üşenmedi, indi iskeleden. Çocuğu yanına çağırdı. “Kuşu nerede
gördüğünü göster bakayım.”Çocuk birkaç adım geriledi. Füreya takip etti çocuğu.
Eliyle işaret etti oğlan.”Nah orada.
İşte kuşlar gaga gagaya vermiş öpüşüyorlar.”Dondu kaldı Füreya. Hiç
tasarlamadığı halde, çocuğun işaret ettiği yerde masalsı iki kuş kafası
beliriyordu. Tıpkı öpüşür gibiydiler. Haklıydı çocuk. Cumhuriyet Türkiyesi’nin
ilk kadın seramik sanatçısı Füreya Koral’ın hayat hikâyesi Füreya, aynı zamanda
bir dönem romanı.
********************************************************************************
Bir
Tatlı huzur
Öykü ve roman alanlarındaki yetkinliği her kesim tarafından
kabul edilmiş olan Ayşe Kulin, biyografi edebiyatının da en önde gelen
isimlerinden biri. Hatta günümüzde biyografi alanına duyulan ilginin temelinde
Adı: Aylin’in yattığı tartışılmaz bir gerçek. Türk okuruna biyografinin zorlu
bir edebiyat türü olduğunu, kimin öyküsünün yazıldığının değil, öyküyü kimin
yazdığının önemli olduğunu hatırlatan, öğreten bir yazar Ayşe Kulin.
Uzun bir aradan sonra, Ayşe Kulin’in Münir
Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünü anlattığı Bir Tatlı Huzur adlı biyografik
çalışması yeniden Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Gözden geçirilip
düzeltilmiş bu yeni basım sadece 1100 adet üretildi ve her bir kopya
numaralandırıldı, ilk yüz adet ise satış dışı tutuldu.
*********************************************************************************
Dürbünümde
kırk sene Hayat
Bu kitapta yazdıklarım, babamın da var
olduğu dünyada geçirdiğim kırk yılın, dürbünüme çarpan resimleridir; özelimde
ve ülkemde 1941”den bu yana yaşadıklarımdan, gördüklerimden seçmelerimdir.
Kitabıma, beni çok etkileyen, çok üzen, çok sevindiren, bende iz bırakan,
belleğimde hep kalan anılarımı aldım.
Babamın
vefatına kadar beni ilmek ilmek örerek bu günkü ben yapan kişileri, olayları
kendi gözümden, kendi kalemimle aktardım.Babamın ölümünden sonra ise, ne ben
aynı Ayşe”ydim ne de Türkiye aynı Türkiye. Babamın yokluğu beni, Turgut Özal da
Türkiye”yi değiştirmişti. Artılarımız ve eksilerimizle başkalaşmıştık.1983”ten
sonraki yıllarımın serüveni belki bir başka kitaba konu olur ama elinizdeki
sayfalarda okuyacaklarınız,1983 yılına kadar, Edip Cansever”e rahmetle selam
olsun, “Ben Ayşe Kulin Nasılım”a yanıtımdır.
*********************************************************************************
Hüzün
Çağdaş Türk edebiyatının en sevilen kalemlerinden Ayşe Kulin,
ilklerin yazarı olmayı sürdürüyor. Daha önce yüzbinlerce satılan Veda ve Umut
adlı kitaplarının devamı niteliğindeki iki kitabı birden Everest Yayınları
tarafından yayımlanan Ayşe Kulin, yeni yıla damgasını vuruyor. Veda ve Umut’u
severek okuyanlar için şimdi Hayat ve Hüzün günleri başlıyor. Hayat ve Hüzün
Ayşe Kulin’in kaleminden bu kez kendi hayatına bir yolculuk…
Bu kitapta yazdıklarım, babamın da var olduğu
dünyada geçirdiğim kırk yılın, dürbünüme çarpan resimleridir; özelimde ve
ülkemde 1941′den bu yana yaşadıklarımdan, gördüklerimden seçmelerimdir.
Kitabıma, beni çok etkileyen, çok üzen, çok sevindiren, bende iz bırakan,
belleğimde hep kalan anılarımı aldım. Babamın vefatına kadar beni ilmek ilmek
örerek bu günkü ben yapan kişileri, olayları kendi gözümden, kendi kalemimle
aktardım. Babamın ölümünden sonra ise, ne ben aynı Ayşe’ydim ne de Türkiye aynı
Türkiye. Babamın yokluğu beni, Turgut Özal da Türkiye’yi değiştirmişti.
Artılarımız ve eksilerimizle başkalaşmıştık. 1983′ten sonraki yıllarımın
serüveni belki bir başka kitaba konu olur ama elinizdeki sayfalarda
okuyacaklarınız, 1983 yılına kadar, Edip Cansever’e rahmetle selam olsun, “Ben
Ayşe Kulin Nasılım”a yanıtımdır.
*********************************************************************************
Gizli Anların Yolcusu
Çağdaş edebiyatımızın en sevilen yazarlarından Ayşe Kulin, Gizli
Anların Yolcusu ile bir kez daha okurlarını şaşırtıcı gerçeklerle yüzleşmeye
zorluyor. Bu kitap yerleşik ve düzenli hayatlarımızın nasıl da pamuk ipliğine
bağlı olduğunu, bir anda yıkılıp gidebileceğini gösteriyor bize… Acı bir kaza…
Bir anda ağızdan kaçan bir söz… Ansızın yayınevine gelen bir dosya… Birbirine
dolanmış eşarplar…
Bütün bunlar, aykırı bir aşkın başını ve
sonunu belirlemeye yeter mi? Gizli Anların Yolcusu, pek çoğumuzun anlamakta
zorlandığı, yargılamakta ısrar ettiği bir aşkın romanı. Ayşe Kulin her zamanki
ustalığıyla yaklaşmaya korkulan bir konunun üstüne giderek tabuları yıkmayı
deniyor. Bu romanda sadece aşkı değil, toplumun zorladığı hayatları, harcanmış
çocuklukları, kendi içindeki sırlarla en yakınlarını yaralayan ailelerin
öykülerini soluk kesen bir tempoyla okuyacaksınız.
Son Not : Ayşe Kulin ile keyifli dakikalar dilerim .
Son Not 2 : Ben de içlerinden okumadığımı tespit ettiğim ; Babama, Bir Tatlı Huzur ,İçimde Kızıl bir gül gibi , adlı kitapları en kısa zamanda okumak istiyorum .