Karadeniz'de bir ruh sağlığı hastanesinde karakterlerden doğan karakterler , içiçe geçmiş yaşamlar, her karakterin hikayesinin sonunda bir tebessüme dönüşen kelimeler..
Kitabı hep tebessüm ederek okudum , elimden bırakamadım.
Konu ruh sağlığı hastanesinde geçince hastalar da hafifinden ağırına psikolojik bozukluklara sahip insanlar topluluğu oluyor.Ancak onları çevreleyen ve bu hastane ile bağı bulunan insanlar acaba zannedildiği kadar akıllılar mı ?
Ki olmadıklarını da görüyoruz zaten.Kitabın sonu daha trajik, ama bitiş durumu harika.
Yazarın sözleriyle noktalıyorum bu yazımı da ;
"Romanın finali bir tür kıyamet tablosudur, doğru, ama gözden kaçırılmaması gereken şey, bu kıyamet tablosuna yol açan unsurların temelinde akıldan uzağa düşmenin yattığını görmektir. Binanın denize bakan tarafında tek bir pencere bulunmamasından başlayarak, iyi niyetle ama yanlış atılmış adımlar bu kıyamet tablosuna götürür bizi. Kıyamet öngörüsüne rağmen umut vardır ama bir kere anlatıcı kıyamet tablosuna ilişkin somut bir rakam verir. Bu rakam, tümden bir yok oluş yaşanmadığını vurgular. İkincisi bu kıyamet tablosunun bir mitolojiye gönderme yapmasıdır: küllerinden doğan Anka. Bu, sonsuz umuttur, her şeye rağmen yeniden doğuşun habercisidir. Öte yandan romanın ana karakterlerinden biri olan Barış Bakış’ın söylemekle kalmayıp defterine yazdığı son söz romanın en acı ironisidir."
Karıcığım.. delirmiş bunlar der Barış Bakış...
18 Ocak 2011 Salı
10 Ocak 2011 Pazartesi
ÖLÜM
Soğuk eli değdi yine tenlere . Acımasız ,apansız.Titretirken kalpleri yaraların sızısı duyuldu tenlerde.Ölüm yine zamansız...
Zaman kavramı yok ki onun . Kapılar sımsıkı kapalıyken gelir alır en sevileni.Teselli edecek kelimeler yetersiz , dağarcık sınırlı ,sabır diyoruz ancak sabır... Yakınlarına sabır ve ölene rahmet.
Ölüm gelince , yaşananlar değerli oluveriyor , küf kokulu sandıkların kapakları açılıyor binbir gıcırtıyla.Fısıltılar geliyor önce , çocuk bağırtıları sonra...En çok da kendi sesini duyunca irkilir insan bir de kaybettiğinin .
Geçmiş film şeridi gibi akıp kayarken hafızalardan el ele çıkarsın o sandıktan ,kapağı kapandığı anda geriye gözyaşların kalır , ıslak , soğuk.
Bu yazıyı yazdıran, çok sevdiğim bir arkadaşımın anneannesinin kaybını öğrendiğim akşamın sabahı hissettiklerimdir.
Seda ‘m anneannemize rahmet sizler de sabırlar diliyorum.
Dilerim ; sandıklarınızda bolca fısıltı bolca muhabbet olsun...
Zaman kavramı yok ki onun . Kapılar sımsıkı kapalıyken gelir alır en sevileni.Teselli edecek kelimeler yetersiz , dağarcık sınırlı ,sabır diyoruz ancak sabır... Yakınlarına sabır ve ölene rahmet.
Ölüm gelince , yaşananlar değerli oluveriyor , küf kokulu sandıkların kapakları açılıyor binbir gıcırtıyla.Fısıltılar geliyor önce , çocuk bağırtıları sonra...En çok da kendi sesini duyunca irkilir insan bir de kaybettiğinin .
Geçmiş film şeridi gibi akıp kayarken hafızalardan el ele çıkarsın o sandıktan ,kapağı kapandığı anda geriye gözyaşların kalır , ıslak , soğuk.
Bu yazıyı yazdıran, çok sevdiğim bir arkadaşımın anneannesinin kaybını öğrendiğim akşamın sabahı hissettiklerimdir.
Seda ‘m anneannemize rahmet sizler de sabırlar diliyorum.
Dilerim ; sandıklarınızda bolca fısıltı bolca muhabbet olsun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)