23 Mart 2017 Perşembe

Bayan Ming'in Hiç Olmayan On Çocuğu- Eric-Emmanuel Schmitt


Hakikat, en çok hoşumuza giden yalanın ta kendisidir!



Kitap  tanıtım yazısından;

Çin’in Yunhai kasabasındaki Grand Hôtel’in ilginç bir çalışanı vardır: Bayan Ming.  Yaşlı ve bilge Bayan Ming, tuvalet bekçiliği yaptığı otelde, günün birinde Fransız bir işadamıyla tanışır ve ona on çocuğunun hikâyesini anlatır. Hikâye olağanüstüdür, çünkü Çin’de tek çocuk yasası vardır ve Bayan Ming’in on çocuğu olması imkânsızdır. Kendinden kaçtığı için tüm dünyayı dolaşan Fransız ise yaşlı kadının anlattıklarına inanmasa bile onun hikâyelerinin bağımlısı olur. Zira eşitlik anlayışını Mao’dan, insancıllığını Konfüçyüs’ten alan Bayan Ming’in anlattığı her öykü bir hayat dersidir…


Gerçekle yalan iç içe geçmişken Bayan Ming, doğum günü için tüm çocuklarının bir araya gelmesini ister… Artık düğümün çözülme vakti gelmiştir…



Eric-Emmanuel Schmitt’ten hakikatin acımasızlığı, hayallerin çılgınlığı üzerine şiirsel bir roman…





***************************************************
İtiraf etmeliyim ki kitabın ismi ve kapağıydı ilk bakışta onu cazip kılan. Sonra okuyanların tavsiyeleri de vardı ve tabii imkansızın olabilirliği üzerine şüpheler...

Aynı gün bir sürü kitap siparişi vermiştim ama aklım bu çocuklarda ve bayan Ming'teydi. Okumak için elime almadan her zaman yaptığım gibi sayfalrın kokusunu içime çektim. Ritüleim!

Anlatıcı Fransız işadamı da merakına yenik düşüyor ve bayan Ming'in çocuklarının hikayelerini dinlemek için bahaneler yaratıyor. Tüm bu hikayelerin kurmaca olduğunu hissetse de çevreden gelen duyumlar bir taraftan onu inanmaya zorluyor. İşin gerçeği Ming'in doğum gününde ortaya çıkıyor ya da inanmak istediklerimiz mi gerçek oluyor ?

Ben bu kitabı çok sevdim. Bazı cümlelerin altını çizdim, sizlerle paylaşmak isterim:




işte güzel şeyler!










"Gerçek, her zaman şüphecilikten pişmanlık duymama neden olmuştur."





19 Nisan 2016 Salı

Öykü Sınır Bilir Mi? - Aykırı Kuş Ortak Kitap/IV


Kanguru Yayınları Kültür Sanat Merkezi'ne her cumartesi uçarak gittiğim doğrudur :)

Hocamız Aydın Şimşek'in yönlendirmeleri ve kazandırdıkları ile bize açtığı yolda yaratıcı yazarlık atölye çalışmalarının ürünü olan Ortak Kitabın dördüncüsü " Öykü Sınır Bilir Mi?"  İzmir Kitap Fuarı'nda okuyucusuyla buluştu.
Şimdi okuyanların geri dönüşleri bekleniyor yine heyecanla ;)

Ben kısa bir tanıtım, yorumum ve tadımlık bir iki satır paylaşmak istedim.

Keyifle okuyun dilerim ;)

Öyküler yabancı değildi bana, kalemlerini de yürekleri kadar  iyi tanıyordum yol arkadaşlarımın. Öyle müthiş bir tad bıraktı ki geride anlatılmaz , okunur :)

Kitabın kapak tasarımı İ.Uğur İpek ve Aykırı Kuş ekibine aittir. Kitabın Editörü Erhan Söğüt ve Genel Yayın Yönetmeni Aydın Şimşek ve Kanguru Yayınları'na  teşekkürlerimle...

Aydın Şimşek'in tanıtım yazısında dediği gibi, " Geleneksel çabalar da deneysel arayışlar da bu kitabın içeriğini oluşturmaktadır." ve Sunumunda demiştir ki ; " Bu serüven dünyaya dilin içinden bakma halidir"

Kitapta yer aldığı sıra ile öykülere ve yazarlarına dair kısa bir değerlendirme :

Demet Aksu,  öykülerini okuduğumda,  VURGUN  yedim. ve sarılmak istedim en yakınımdakine...

Ebru Yücesoy Bayar,   resimleri kadar güzelmiş öyküleri BAYILDIM ! şimdi nerede yeşil bir palto görsem içim sızlayacak kadar da derin bir iz bıraktı .

Efe Elmastaş,   Öykülerini birbirinden ayıramayacak kadar çok sevdim. Hangisi? dedi, Park'tan dedim. Neden mi ? Her dünya kendi mavidir. dedim.

Emrah Sağlam, öykülerinle kayboldum,bulunmak istemeyen bir kız çocuğuyum, sen hep yaz e mi :)
Unutursam Delireceğim

Figen Uğur Dölek,   Biliyor musun, hiç dolmayacak o boşluk... " martılara sığınırım" belki ben de kimbilir ... yüreğin dert görmesin.

Gönül Ocakgüzel GöNLüm, duyarlı öykülerin içimi sızlattı, kavşaklar  hep olacak hayatımızda ve cennet de ...

Gülay Duman Nadir, öykülerin, görsellikle uyumun beni çok etkiledi, sen hep yaz , hep yakınımda ol! Biz olalım ;)

Hasibe Geyik, Gözlemleme gücünü oluşturduğun dil üzerinden akıtmışsın öykülerde, sıcacık, ince bir sızı gibi...ya da İnce Çizgi 

Nesrin Baki Tosun, Öykülerinde etkileyici bir tını var ve bu beni kendisine çekiyor, Songül'üm şimdi demir kapı üzerime kapanıyor sanki, hissediyorum bunu . 

Pınar Köksal Üretmen"Ben'li Bitişler" sardı bugün her yanımı, kalemine sağlık, "Oysa yalan bu gözyaşları..."
heart ifade simgesi

Seher Sarıer, Öykülerin sesi olur mu? oluyormuş,  okumaya, dinlemeye doyamadım arkadaşımı, kutlarım. Dilruba'nın çığılığıyım şimdi,  Ahmet'im belki zamansız mekanlarda...

Sülbiye Yıldırım  İnsana dair ne varsa bu öykülerde, sahici ve samimi, Öncesiz ..

Zeynep Cider Karabağ, öyküleriyle farkındalık yaratıyor, okurun gözüne sokmadan usul usul kendine has diliyle yapıyor bunu, İS diyor,  Deliliğin Sınırı çok uzak değil ;)

Benden tadımlık ;)

" Nefes, kan,gül- kül " 
" Sis, karanlık, acı- sancı "
" İzler,sesler,güneş - gün" 

**********************

Tek Derdimiz Yaşamaktı, Ölüm gelmiş hiç gitmemişti...

**********************

Tekinsiz Düşler, 

Daldım, durdum, düşündüm, öldüm.

***********************


Emeği geçen herkese teşekkürler, herkese keyifli okumalar dilerim... 





3 Mart 2016 Perşembe

A.Hamdi TANPINAR-Saatleri Ayarlama Estitüsü




Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "Saatleri Ayarlama Ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor.

Karekterler, hayali birer kahraman, yaşananlarsa bir oyun, tuhaf bir kurgu sanki...
Hayri İrdal ve Halit Ayarcı birbirine zıt , doğu-batı ve eski-yeni' yi temsil ediyorlar.Saatleri Ayarlama Enstitüsü Halit ayarcı tarafından kuruluyor, Hayri İrdal için bir şans ama aslında hiçbir iş yapılmaması onu huzursuz ediyor. Oysa herkes çok mutlu, eşi Pakize, kızı Zehra, arkadaşları ve Enstitüde çalışanlar... Doktor Ramiz, yurtdışında eğitim almış, psikanaliz dalında uzman, ancak bunu araştırıp üzerinde konuşacağı bir hastası olmamış.
Bu eserde  Tanzimat’tan Cumhuriyet’e bir dönem eleştirilmektedir. Burada kişiler üzerinden gidilerek geçmiş-gelenekselden kopuş ve yeni-Batı’ya yönelme sırasında yaşananlar  anlatılmaktadır. Hayri İrdal eskiden kopamıyor, yeniye ayak uydurmak zorunda kalıyor. Bize de yarı gülümseyip yarı düşündüren bu muhteşem eseri okumak kalıyor :)

aklımda kalansa ; saat üstadı Nuri Efendi'nin sözleri ;  "Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı da insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!".

2 Mart 2016 Çarşamba

Cavit KÜRNEK-İzmir'in İnce Gülü



          Cavit KÜRNEK,  çok yönlü bir sanatçı olmasıyla tanınıyor, edebiyatta ise şiir ve öykü ile çok ilgilenmiştir.  Öyküleri  İzmir, Ege, deniz, doğa kokuyor.  Okumaya başladığınızda elinizden bırakamıyorsunuz , akıcı ve sürükleyici bir dili var. Bir röportajında; “bir yazarın yapıtını sevmesi çok önemli  “ diyor ve bunun için ince eleyip sık dokuyor.
          Fotoğraf sanatçısı olması öykülerine de yansımıştır. Metinleri  doğa gibi canlıdır. Canlı varlıklar dile gelir, bir kuş sizinle konuşur örneğin, bir çiçek... Kitaba ismini veren sardunyanın adı Maria.
          Sizlerle, Kanguru Yayınları'ndan çıkan  son romanı  “ İzmir’in İnce Gülü”  ile ilgili izlenimlerimi paylaşmak isterim:  Yazarın İzmir’e olan tutkusu, öykülerinde satır aralarında gizlendikleri yerden bize göz kırpıyorken, bu romanda “Halil Bey İzmir’e tutkundu! “ dedikten sonra parantezi açmış kulağımıza şunu fısıldamıştır ; “Söz aramızda, İzmir’e asıl tutkun olan bu öykünün yazarıdır!”
          Bunun gibi pek çok kere yazar, karakterlerce metnin içine dahil edilmilştir.
Yazar geçmişine, geleceğine, dostlarına, yaşanmışlıklara el sallamakta, selam vermektedir.
Sadece kendisi mi ? okuru da çekiveriyor kolundan ;  “Bir öykü, okuyucusuz olmaz ki!” “Siz, ben ve okuyucular! Bu öykünün ayrılmaz parçalarıyız. Eleştirilerine, övgülerine alışacağız. Zaten her sıkıntının kaynağı alışma zorluğu değil midir? Birbirimize alışacağız!” diyerek açıkça ama hiç rahatsız etmeden yapıyor bunu.
            Roman Halil Bey ‘in yaşamı üzerine kurgulanmış, kızı Ayşe ile birbirlerine arkadaş diye sesleniyorlar ve zaten aralarındaki ilişki baba-kız ilişkisinden daha çok arkadaşça bir temel üzerine kurulmuş. Olaylar, günler  okudukça Halil Bey’in eşini, ailesini, çocukluk ve gençliğini yaşıyoruz, yazar, onlar ve biz ...
Yazılanlar bize aile kavramını ve toplumumuzdaki işleyişini sorgulatırken, eğitim sistemine yönelik eleştiriler yer yer gülümsememize ama en çok onay verir iç çekişlerimize sebep oluyor.

            Mebrure Hanım ve Aleksi  ve eşi Eleni Hanım ile yaşananları tarihi roman tadında  okuyorken, göçe, savaşa, üzüntü ve kedere tanıklık  ediyorsunuz.

İzmir’i  Mavi ayaklı Güvercin’e benzettiği bölüm ;  

İzmir!
Mavi Ayaklı Güvercin!
Ne zaman İzmir’i betimlemeye kalksam, hep kuşa
benzetirim! Rengi hep beyazdır ve bir damla yaş gizlenir
gözünde!
İzmir’e aşık mıyım? İnsan bir kente aşık olabilir mi?
Yani taşa toprağa ağaca, caddelere evlere, sarı otobüslere
faytonlara, eskilerde de kalsa çın çın ve şiirsel sesli tramvaylara?
Unutmamalıyım: Bir zamanlar tertemiz olan körfezde
uçuşan gemileri! Bayram günleri gemileri renk renk bayraklarla
donatırlardı. Karşıyaka’ya giderken:
“A burası Bayraklı, a orası Güzelyalı!” şaşmaları saçarak
kırmızı bir bayrağın mavi gölgesi yüzüme vuran güneşi alır
götürürdü!
Yine de bir şehre tutulmanın ağaçla, denizle ve mavi
bir gölgeyle olacağını sanmıyorum! Beni İzmir’e sırılsıklam
tutkun edenin mahallemizde açan ve kokusuyla burun direğimi
kıran bir yasemin olduğunu neden yadsıyayım? Gözleri
bol kirpikliydi ve gövdesi sedef kakmalı bir udu andırıyordu.
Ona nasıl sevdalı olduğumu tüm çiçekler bilirdi!
Renk renk ve dimdik duruşlarıyla sırrımın günlüğünü yazarlardı

İnsan ; İnsan’dan bahsetmeden geçmek olmaz, yazara ve romana haksızlık olur. Halil’in hayatında belli dönemlerde yoldaşlık etmiş ama onun için önemli bir yer tutan insan . Yazarın betimlemesi şöyle ; “İnsan’dı, çünkü kendisini Adam yerine koymuyordu!
“Benim cinsiyetim yok!” diyordu. “Öyleyse cinsiyetimi
belirleyecek sıfatım da yok!”

              Sonrasında kızı Ayşe ile de yakınlık kuruyor ve geldiği gibi gidiyor. Ve öykü onun gidişiyle bitiyor. 


Ek bir son ve Halil Bey’in mavi isteği romana son noktayı koyuyor.


20 Mart 2015 Cuma

Gonca KESKİN - Gülkurusu Öyküler




Bir gün kendi kitabımı tanıtacağımı söyleseler, inanamaz hayallere dalardım ...
Hayalim gerçek oldu...
Fazla söze gerek yok, okuru bol olsun, umarım beğenilir.
Keyifle okuyun dilerim ki :)

27 Şubat 2015 Cuma

Emel Kayın- Mekân Hikâyeleri



Sözünü edeceğim kitap Emel Kayın'a ait. Kısa Öykü'nün tarihine bakıldığında  en önemli isimlerden birisi sevgili Emel Kayın. Kendisi ile Dünya Öykü Günü etkinliğinde Kanguru Sanat Atölye'sinde tanıştık. Sevgili Zeynep Sönmez ve Seher Kaya ile kısa öykü üzerine söyleştik. 


Mekân Hikâyeleri ;  Mekân Hikâyeleri, Zaman Hikâyeleri, Kent Hikâyeleri, Ev Hikâyeleri, İnsan Hikâyeleri, bölümlerinden oluşuyor. 
hepsi farklı ama özünde insan hikayeleri. 

Mekân görünen, duyumsanan olmaktan çıkıyor, insanın toplumsal ve duygusal tüm olayları yaşadığı iç ve dış dünyasının karması oluyor. Öykülerde durum tespitlerinin yanısıra, çözümlerde gizli. Bunu büyük bir ustalıkla yapmış yazar.

Özellikle Labirent, Duvarlar öyküleri beni çok etkiledi.

ve son kısacık bir öykü ile ;)

ERTELENEMEYEN DELİLİK 
Aşk, bu imkânsız durumda büyük bir delilik gibi görünüyordu. Delilik büyük bir aşk gibi.
Aşk, ertelenebilirdi; ama delilik ertelenemezdi. 

25 Şubat 2015 Çarşamba


Kanguru Sanat Atölyesi okuma grubumuzda bu ay okuduğumuz kitap; " Bir Elin Sesi Var "


https://www.facebook.com/groups/kanguruokumaklubu/





Bizimle  birlikte  okumak  ister misiniz ? 



9 Eylül 2014 Salı



Kanguru Yayınlarından  çıkan  iki kitap paylaşmak istedim sizlerle, güçlü kalemleri ve yürekleri olan iki arkadaşım yazdılar. Bize okumak düşer  ;) 






şimdi ben ;) bir kitap ve bir kahve  ile işimde gücümde :)





23 Temmuz 2014 Çarşamba

Oktay ESGİN - Aşkın Kötü Çocukları





Aşkın çocukları vardır, öbür tutkuların küçüklükleri. Kahrolsun insanı küçülten tutkular, yaşasın onu çocuk kılan tutku!
-Victor Hugo 

Aşk her yerdeydi… Şarkılarda, şiirlerde, sözlerde. Aşk her yerdeydi... İnsan nerede ise orada aşk… 
(Tanıtım Bülteninden)

Kanguru Yayınlarından yeni bir roman daha çıktı. "Aşkın Kötü Çocukları" okurlarıyla buluşuyor. Aşkın Kötü Çocukları, farklı kültürel yapıdan gelen insanların hem kendilerine yaptıkları yolculukları hem de aşkı arayışlarını büyülü bir dille anlatıyor. Aşkın taşıdığı çoklu çatışmalar romanın ana teması.
(Tanıtım Bülteninden)

Fazlası için bu adresi ziyaret edebilirsiniz ;)

http://www.askinkotucocuklari.com/

Aşkın Kötü Çocukları'nı yazmış, iyi çocuklardan biri , demişti Aydın Şimşek Hocamız yazarı tanıtırken ;)

İyi kurgulanmış , duyguların ilgi çekici ve etkileyici tasvirlerle okuyucuya aktarıldığı bir roman çıkmış ortaya ... Kalemine sağlık  Oktay Esgin...